Tekstil Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Riskleri

Tekstil Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği Riskleri

Uzun süre tekstil sektöründe çalışan işçilerimiz medyaya yansıdığı gibi silikoz pnömokonyoz gibi hastalıklar dışında mesleki astım gibi meslek hastalıklarına yakalanmakta, güzel bir emeklilik hayatı özlemi ile çalışan işçilerimiz, emekli olduktan sonra meslek hastalığı teşhisi konulmasa bile bu hastalıklarla uğraşarak geri kalan hayatlarını tedavi için hastane koridorlarında geçirmektedirler.

Tekstil atölye ve fabrikalarında yaygın olarak görülen riskler arasında gürültü, pamuk, vb. tozları, kumlama nedeniyle silis tozları, yıkama ve boyama nedeniyle ısı, nem ve kimyasal boya buharları, yoğun ve monoton çalışma nedeniyle kas ve eklem ağrıları ve iş stresi sayılabilir. Ayrıca çalışma ortamındaki yangın,  yükleme boşaltma, tekstil iş ekipmanları (makinaları) ve iplikten kaynaklanan çeşitli iş kazaları görülmektedir. Aşağıdaki tablo 2008 yılına ait iş kazaları sayılarının sektörlere göre dağılımını göstermektedir.

Tekstil Sektöründe Meslek Hastalığı

Meslek hastalığı konusu iş kazalarına göre daha vahim bir durum arz eder. Ülkemizde meslek hastalıklarının tespiti oldukça azdır. Bu sebeple meslek hastalıkları genel sağlık problemleri içerisinde kaybolmaktadır. Oysa meslek hastalıklarında esas, koruyucu ve önleyici hizmetlerle çalışanların sağlığının korunması ve hasta olmasını önlemeye yönelik olsa da, uygulamada meslek hastalıkları tespit rakamlarının azlığından bu konuda verilerin doğru şekilde yansımadığı anlaşılmaktadır.

2008 yılı istatistiklerine göre 1 kadın 426 erkek olmak üzere toplam 427 kişide meslek hastalığı tespit edilmiştir. Tespit edilen meslek hastalıklarından 3 tanesi NACE sınıflamasına göre tekstil ürünleri imalatı, giyim eşyaları imalatı, deri ve ilgili ürünler imalatı, faaliyet gruplarındadır.

2008 yılında faaliyet kollarına göre işçilerde geçici iş göremezlik ödeneği alınan hastalık olaylarının sayısı ve oranlarına bakarsak, tekstil ürünleri imalatı, giyim eşyaları imalatı ve deri ve ilgili ürünler imalatı faaliyet gruplarında toplam hastalık olay sayısının  40.934 ve toplam geçici iş göremezlik süresinde ise 417.319 gün ile ikinci sırada gelmektedir. Bu rakamlar sadece tekstil giyim ve deri faaliyet kolları içindir.

Toraks Dergisi’nde (2007;8(3) 141- 142) yayınlanan “Çevresel ve Mesleki Akciğer Hastalıkları” araştırmasına göre tekstil, mermer ve boya sektöründe hizmet veren 41 işyeri hekimi üzerinde yapılan anket çalışmasında elde edilen sonuçlar aşağıdaki tabloda verilmiştir

Yukarıdaki tablolardan da anlaşılacağı gibi hekimlerden %38’i poliklinik hizmeti verirken sıklıkla karşılaştıkları hastalık olarak üst solunum yolu enfeksiyonu, %32’si KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı), %22’si astım ile karşılaşmıştır. Bu hastalıkların tümü toza bağlı rahatsızlıklardır. Görüldüğü gibi bu rakamlar ağır ve tehlikeli işler kapsamında iken bu kadar yüksek ise, yeni düzenleme ile daha da yükseleceğini söyleyebiliriz.

Tekstil Sektöründe Ağır İşler Hafifledi mi?

Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği 17.03.2010 tarihinde değişikliğe uğramış ve yönetmelikteki bu değişiklik iş sağlığı açısından sakıncalar doğurmuştur. Tekstil işçileri açısından bu maddeler şu şekilde açıklanabilir.

MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin eki EK I- Ağır ve Tehlikeli İşlere Ait Çizelgede geçen 47, 48,60, 63, 68, 70, 71, 74, 75, 77, 78, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 93, 94, 96, 97, 98, 101,110, 111, 112, 114, 115, 124, 127, 132, 134, 135, 138, 145, 147, 150 ve 151 inci sıralar, 14’üncü sırasında geçen “Çanak, çömlek, çini,” ibaresi, 133’üncü sırasında geçen “ve mürekkep ihtiva eden malzeme” ibaresi ile 149’uncu sırasında geçen (ciltçilik, klasör, dosya imali ve benzeri işler) ibaresi metinden çıkarılmış ve çizelgenin 118’inci sırasında yer alan “bakım ve onarım işleri” ibaresi “bakım, onarım ve alt yapı işleri,” şeklinde değiştirilmiştir.

Peki Bu Değişiklik Ne Anlama Gelmektedir?

Kadınların yoğun olarak çalıştığı tekstil sektöründe “İplik, Dokuma ve Giyim Sanayiine” ilişkin Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği’nden çıkarılan işler arasında, “pamuk keten, yün, ipek, paçavra benzerleri ve harman işleri ile bunların döküntülerini ayırma ve didikleme işleri” (68. sıra), “Konfeksiyon ve triko imali işleri”(70.sıra), “pamuk, keten, yün, ipek ve benzerleri bunların döküntüleri ile iplik ve dokuma işleri”(71.sıra), “pamuk, yün ve sentetik elyaf ile üretilmiş ipliklerden dokunarak üretilen bezlerin, verniklenmesiyle dayanıklılık veya su geçir- mezliği sağlanmış bezler imali (Kord bezi, yelken bezi, çadır bezi çuval bezi vb.) (74. sıra), “Kıl mensucat, her türlü keçe ve aba imali işleri”(75. sıra), “Tabii ve suni iplikten mamul her türlü dokuma ile deri, kürk ve sair cins malzemenin biçilip dikilmesi suretiyle her türlü giyecek eşyası imali işleri”(77. sıra), “Mensucattan hazır eşya imali işleri (perde, ev tekstili, otomobil ürünleri ve benzerleri”(78. sıra) gibi işler ağır ve tehlikeli işlerden sayılmayacak.

Çocuk İşçiler

Bu faaliyet alanlarının ağır ve tehlikeli işler kapsamı dışına alınmasıyla 18 yaşın altındaki çocuk ve genç işçiler de çalıştırılacağından mevcut risklerden genç ve çocuk işçiler daha fazla etkilenecektir. Bu işyerlerinin olumsuz koşullarından, vücut gelişimi tamamlanmış erginlere göre çocukların gelişmekte olan vücutları ve vücut gelişimleri de olumsuz etkilenecektir. AB kriterlerine de uymayan bu düzenleme ile standartlarda geriye gidişe sebep olacaktır. Tekstil işverenleri çocuk işçiliği konusunda hassas olan yurtdışı rakiplerinin eline bu şekilde bir koz vermiş olacaklardır. Bir zamanlar Sanayi Devrimi sırasında İngiliz Genel Kurmayının sağlıklı genç bulmakta zorlanması gibi bizler de bu değişikliklerden sonra toplum olarak etkilenebiliriz.

Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği’nden 70, 71, 74, 75, 77, 78, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88’inci sıralardaki tekstil giyim ve deri tekstil işlerinin çıkartılmasıyla yukarıdaki verdiğimiz tablo rakamlarının azalmasını beklemek oldukça iyimser bir yaklaşım olsa gerek. Tabii ki artacak olan bu iş göremezlik maliyetleri, işyerindeki olumsuz riskleri ortadan kaldırıp maliyetleri azaltma yerine, bu maliyetlerin genel sağlık giderleri kaleminden Sosyal Güvenlik Kurumu’na fatura edilmesi anlamına da geldiği iddia edilebilir.

Tekstil, giyim ve deri faaliyet gruplarındaki iş kazaları ve meslek hastalıklarının Sosyal Güvenlik Kurumu dışında, toplum refahı ve yaşam kalitesi açısından da yansımaları vardır. Uzun süre tekstil sektöründe çalışan işçilerimiz medyaya yansıdığı gibi silikoz pnömokonyoz gibi hastalıklar dışında mesleki astım gibi hastalıklara yakalanmakta, güzel bir emeklilik hayatı özlemi ile çalışan işçilerimiz, emekli olduktan sonra meslek hastalığı teşhisi konulmasa bile bu hastalıklarla uğraşarak geri kalan hayatlarını tedavi için hastane koridorlarında geçirmektedirler.

Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği’nde 17 Mart 2010 tarihinde yapılan değişikliğin, özellikle genç ve kadın istihdamının artırılmasına önemli katkılar sağlayacağı belirtilmektedir. Ancak bu istihdamın sakıncası, özellikle bedensel sağlığı böyle bir işte çalışmaya müsait olmayan kadınların ve çocukların da buralarda istihdam edilme tehlikesidir. Böyle bir istihdam da tekstil sektöründe teknolojik ve iş sağlığındaki gelişmeleri değil uluslararası rekabette, çalışanların istihdam şartlarının rekabet açısından olumlu ama iş sağlığı açısından olumsuz örneklerinin ülkemize ithal edilmesi anlamına gelmektedir.

Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikler ile ortaya çıkabilecek sağlık ve güvenlik zafiyetlerinden korunmak gerekir. Ulusal düzeyde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, İşveren Sendikaları, İşverenler ve işveren vekilleri, işçi sendikaları tüm kamu ve sendikal kuruluşlar,  işyerlerinde çalışan işçilerin sağlık ve güvenliğini korumak için işbirliği, koordinasyon ve uyum içerisinde ortaklaşa projelerle bu değişiklikten kaynaklanacak olumsuzlukların çalışanlara muhtemel zararları önlemeye çalışmalıdır. İşçiler de çalışma ortamının zararlı etkilerinden korunmak için eskisi gibi duyarlı bir şekilde mücadele etmeye devam etmelidir.