SİLİKOZİS HASTALARININ HAK MÜCADELESİ

SİLİKOZİS HASTALARININ HAK MÜCADELESİ

2014 yılında SGK’da yolsuzluk yapıldığı gerekçesiyle birçok işçinin emeklilik hakkı iptal edildi ya da aldığı maaş düşürüldü. Bu işçilerin bir kısmını silikozis hastaları oluşturuyor. Kot kumlama işçilerinin ölümcül meslek hastalığı olarak bilinen bu hastalık diş teknisyenliği, cam, seramik, inşaat, maden gibi birçok sektörde görülüyor ve tedavisi olmayan bir hastalık olarak biliniyor. Bu konuyla ilgili olarak Eskişehir ve Bilecik şehirlerinde silikozis hastalığına yakalanıp malulen emekli olduktan sonra, bu uygulamadan dolayı hak kaybına uğrayan işçilerden ikisine kulak veriyoruz. Bu işçilerden biri, seramik sektöründe 15 yıl çalıştıktan sonra hastalığa yakalanan ve 2015 yılından beri hukuk mücadelesini sürdüren Kemal; diğeri ise 16 yıl çalıştığı fabrikadan silikozis hastası olup ayrıldıktan sonra aldığı maaşında kesinti yapılan Murat.
Öncelikle, önceden yaptığınız işten bahsedelim. İşiniz neydi ve kaç sene çalıştınız?

Kemal: 15 sene seramik sektörünün duş, sıvalama gibi çeşitli alanlarında çalıştım.

Murat: 16 sene seramik sektöründeydim. Hammaddenin temizlenmesi ve sıvalamasında çalıştım. Mal taşımada çalıştığım zamanlarda oldu.

Peki, çalışma koşulları nasıldı?

Murat: Kontrole gelen doktor vardı, altı ayda bir periyodik olarak röntgen çekiliyordu. Sonuçlara dair bir bilgimiz olmuyordu. Tabii, burada çalışan öyle 50- 100 kişi değil; 1000- 1500 insandan bahsediyoruz. Yani doktor ne kadar bakabilirse! Maske veriyorlardı ama seramik sektörü için uygun maske değildi, kâğıt maskelerdi. Biz sonradan, Ankara’ya, Adli Tıp’a gidince öğrendik: O kâğıt maskeleri 10 tane 50 tane üst üste koy, yine de bu hastalığı önlemeye yetmezmiş. Biz rahatsızlandıktan sonra, 2012 yılında filtreli maske vermeye başladılar.

Kemal: İş sırasında kullanmamız için koruyucu malzemeler vardı ama yetersizdi. Örneğin, maskeler bez maskelerdi, iş görmüyorlardı. İş görse bu kadar insan hasta olmazdı zaten. Ayrıca sürekli gelen, işçilerin sağlığını kontrol eden bir doktor yoktu, nadiren akciğer filmi çekiyorlardı ama o filmin sonuçlarını da bize vermiyorlardı. Belki ciğerlerimizdeki sıkıntıyı gördüler ama bize söylemediler. Çünkü insanların çoğu bu hastalığı dışardan öğrendi. Örneğin ben öğrendiğimde işten ayrılmıştım.

O zaman bıraktığınız yerden devam edelim. Hastalığı nasıl fark ettiniz?

Kemal: 15 yılın ardından, Eskişehir Belediyesi’nde çalışırken rahatsızlandım. Yaz günü zatürre oldum, yaz gününde zatürre olunur mu, olunuyor işte. Soğuk su içtim, tetiklemiş; içmesem yine bilemeyeceğiz hastalığı çünkü bu silikozis çok sinsi bir hastalık. Acıbadem Hastanesi’ne gittim, iğnelerle zatürreyi atlattım ama doktor “Ciğerlerinde başka bir şeyler var.” dedi. Sonra Osmangazi Tıp’a gittim, orada “Sende meslek hastalığı var, Ankara’ya Meslek Hastalıkları Hastanesi’ne gideceksin.” dediler. Gittim, orada 5 gün boyunca testler yapıp silikozis tespiti koydular.

Murat: Ben hastalığı çalışırken öğrendim. Bir arkadaşım vardı, o rahatsızlandı, öyle ki yürüyemez hale geldi ve bu arkadaşa silikozis teşhisi koyuldu. Onun hastalığının ortaya çıkmasıyla birlikte bu iş patlama yaptı. Şu anda o arkadaşımız Ankara’da sanatoryumda göğüs nakli için sıra bekliyor.

Raporu almanız nasıl oldu?

Kemal: Ankara meslek hastalıkları hastanesinde alınan rapor zaten her yere gidiyor, Adli Tıp’a, sigortaya, nereye gitmesi gerekiyorsa her yere; sonra meslek hastalığı maaşı bağlıyorlar. Benim sevkimi Osmangazi’ye yapmışlar, orada kurula girdim. Kurul bana göğüsten %40, boyun fıtığından %8 vermiş. Sonra bu karar Ankara’ ya gitti, oradan da onaylanınca emekli oldum.

Murat: Sağlık raporlarımızı alınca bize maaş bağladılar. Meslek hastalığına yakalandığımız için işvereni de mahkemeye verdik, davalar açtık. Bu davalar hala sürüyor; bu sene sonuçlanma ihtimalleri yüksek. Hatta biz dava açınca SGK’da “Bu adamları hasta ettiniz!” diyerek işverene dava açtı. Sonra SGK bizleri yeniden muayeneye soktu; kimimizi Osmangazi’ye kimimizi Ankara’ya kimimizi İstanbul’a gönderdi. Alınan raporları yeniden Adli Tıp’a sevk edip onanmasını istediler. Adli Tıp hastalığı onadı, SGKda işverene açtığı davalarda bizim raporlarımızı kendi delili olarak kullandı.

Raporunuzun iptali süreci nasıl gerçekleşti?

Kemal: Bir buçuk sene geçince SGK’dan bir kâğıt geldi. Kâğıtta yeniden kurula girmem gerektiği yazıyordu. Ben, tabii görünce şaşırdım. Açıklama olarak 2014 yılında yolsuzluk yapıldığını belirttiler. Mecburen kurula yeniden girdim, göğüsten bana %40 oran veren Osmangazi, bu sefer o oranı %0’a düşürdü. 0 olmasının sebebini de nefes ölçümünün iyi çıkmasıyla açıkladı. Raporun yanına bir de demiş ki, “Silikosiz hastalığı vardır!” Sonrasında maaşım kesildi; birkaç ay sonra yazı geldi bana, o bir kaç aylık ödenen maaşı da geri istiyorlar diye.

Murat: %40 vergi indirimiyle emekli oldum. Emekli olduktan beş sene sonra yolsuzluklar yapıldı denilerek yeniden rapor istendi. Rapor almaya Bursa’ya gittim, giderken önceki raporların hepsini götürdüm; Adli Tıp raporunu, Ankara’dan alınan raporu gösterdim. Oradaki doktorun dediği birebir şu: “Biz bu hastalığı bilmiyoruz. Sizi niye buraya yolluyorlar, onu da bilmiyoruz.” Biz de arkadaşlarla dedik ki “Madem bu hastalığı bilmiyorsunuz bizi bilen birine yönlendirin. Raporları yorumlamayın, hastalığa dair yüzdelik oran vermeyin.” Bizim o kadar ısrarımıza ve elimizdeki belgelerimize rağmen doktorların raporlara %0 verdikleri oldu. Benim de %40 olan raporumu %20 ye düşürdüler. Doktora sordum; “Bu meslek hastalığı mı?” dedim, “Evet.” dedi; “Bu geriler mi?” dedim, “Gerilemez.” dedi; “İlerler mi?” dedim, “İlerler.” dedi.

Böyle dediğinizde doktor bir şey diyor mu?

Murat: “Beni ilgilendirmez!” diyor. “Siz Hipokrat yemini etmediniz mi?” diyorum, “ Ettim.” diyor. Hatta şunu da söyleyeyim size: Bu doktor kontrolü sürecinde kan, idrar, balgam ve renkli tomografi sonuçlarına da bakılmalı. Bursa’da ise sadece röntgen ve tomografi çekip, onların sonuçlarına da bakmaksızın sadece solunum testi sonuçlarına göre rapor verdiler.

Kemal: Bizim Türkiye’de şanssızlığımız hastalığı bilen doktor çok az. Örneğin, Osmangazi’deki doktor ısrarla bende kronik silikozis teşhisi olduğunu söylerken diğer taraftan da nefes ölçümlerimin iyi olduğunu söyledi. İyi de, bunun nefes ölçümüyle alakası yok! Böyle uyduruk, saçma sapan işler!

Murat: Doktorların bu hastalığı bilmediğini ve bunu açıkça belirttiklerini söyleyecek 50- 60 işçi bulurum size. Bizim Bozüyük’e doktorlar gelip bize hastalıkla ilgili bilgilendirdiler. Biz de olabildiğince anlatmaya çalıştık; bu işin nefes ölçümleriyle alakası olmadığını, hastalığın 50-55 yaşına kadar hücreler yenilendiğinden kendisini belli bile etmeyebileceğini ama gerilemeyip ilerleyeceğini… Ancak doktorlar nefes ölçümünden hala oran vermeye devam ediyor. Ben röntgene girdim, röntgeni çeken artık stajyer mi pratisyen mi bilmiyorum, bana dedi ki “Abi, senin ciğerlerinden haberin var mı?” O gencecik, işe belki de yeni başlamış kişinin bile baktığı gibi gördüğü şeyi profesörler neden görmüyor? İkincisi SGK zaten kendisi “Bu insanları hasta ettiniz!” diye dava açmışken, bizim raporlarımızı davalarında delil olarak kullanmışken, bizim raporlarımızla işverene ceza yağdırmışken şimdi benim hasta olduğuma neden ikna olmuyor?

Kemal: Osmangazi’de 2. kez kurula girdiğimde doktor bana kendisi “Röntgende her şey ortada ama bize rapor verdirtmiyorlar.” dedi. Biz daha doktora gitmeden, doktorlar oranı düşürmeleri için baskı altına alınıyor.

Sonuca karşı itirazda bulundunuz mu?

Murat: Bu verilen orana itiraz etmeye kalkışınca nereye itiraz edeceğini bilemiyorsun. Kimisi “Bilecik İl Sağlık Müdürlüğü’ne gideceksiniz.” diyor; oraya gittiğinde, oradaki de “Benimle alakası yok. Burs İl Sağlık Müdürlüğü’ne gidin.” diyor. Kısacası nereye itiraz edeceğin de belli değil.

Kemal: Ben itiraz etmek için SGK’ya gittim. “Yolsuzluk yapıldıysa benim suçum ne?” dedim. “Senin müfettişin doğru düzgün inceleseydi, incelememiş şimdi herkese aynı muameleyi yapıyorsunuz.” dedim. Sonra mecbur dava açtık. 3- 4 yıl sürdü, hala daha da sürüyor. İki ayrı devlet hastanesinden rapor aldırdılar bana, raporları 2 yıllık vermişler. Onu da bazı hastalıklarım düzelebilir diye yapmışlar çünkü o geçen sürede bende stres kaynaklı yeni hastalıklar çıktı. Bu arada hâkim değişti, karışıklıklar oldu, dosyalar yanlış yere gitti, geldi. Bu arada mahkeme kararını verdi, davayı 2014 yılında kazandık.

Davayı kazandınız ama süreç bitmedi. Neler oldu?

Kemal: Karar “Konuyla ilgili çelişkiler araştırılsın.” diye bozuldu. Dosyam Adli Tıp’a gitti gitti, 9 Ağustos’ta da tekrar İstanbul’da muayene olacağım.

Aynı durumda kaç işçi var?

Murat: Tam sayı bilmiyorum ama tahmini Bozüyük’te 430 civarı meslek hastası var.

Bu tahmini verdiğiniz sayı silikozis hastası sayısı mı?

Murat: Evet, evet. Bu hastalık seramik sektörünün olduğu her yerde var ama insanlar bunu dile getiremiyorlar. Tahmini söylüyorum 50 kişiden fazla insanın da benzer şekillerde maaşları durdurulacak. Biz bu meseleyle ilgili bize rapor verecek olan başhekimle konuştuk, heyet başkanıyla konuştuk. “Sizin doktorlarınız bu hastalığı bilmiyor. Bilmediği gibi verdikleri kararlarla bizim maaşlarımız kesiliyor. Bunun vebali büyük, doktor olarak yanlış yapıyorsunuz.” dedik. Heyet başkanından aldığımız cevap tam olarak şu: “Ben döner sermayemden parayı alamadım. Sizin hastalığınızdan bana ne!” Türkiye’nin acı gerçeğiyle orada bir daha karşılaştık.