Günümüzün Ana Akım Modeli Güvencesiz İstihdam

Günümüzün Ana Akım Modeli Güvencesiz İstihdam

Güven SAVUL
TÜRK-İŞ AB Uzmanı

Güvencesiz istihdam; çalışmaya ihtiyaç duyan kişiyi korumayan, çalışanın belli bir sendika kurumundan yararlanamayacağı, hakkını arayamayacağı bir istihdam edilme şeklidir. Güvencesiz bir şekilde istihdam edilen işçi; işyerinde çalışma yerinde motivasyon kaybı yaşayabilir ve ayrımcılıkla karşılaşabilir. Aynı zamanda birçok iş ve insan ile ilgilenmek durumundadır.

Güvencesiz istihdam kavramının kökleri, yirminci yüzyılda özellikle ileri kapitalist ülkeler temelinde egemen olan ve standart olarak adlandırılan istihdam modelinin, 1980’lerin başından itibaren kapitalizmin devamlılığını sağlamak için gerek duyulan dönüşümlerle bağlantılı olarak standart dışı istihdam biçimlerine dönüşümüne dayanır.

Daha yalın bir ifadeyle güvencesiz istihdam ve standart dışı istihdam edilme biçimleri arasında güçlü bir bağlantı vardır. Güvencesiz istihdamın öncül tanımlamasının 1985 yılında yapılmış olması, yukarıda sözü edilen dönüşümle ilişkisini kanıtlar niteliktedir.

Gerry Rodgers güvencesiz istihdamın çok boyutlu bir kavramsal niteliğe sahip olduğunu vurgulayıp, yaptığı tanımlamayı dört ana başlık altında toplamıştır. Rodgers’e göre güvencesiz istihdam şu nitelikleri barındırır:

• Zamansal Boyut: İstihdam devamlılığı üzerindeki belirlilik derecesi önemlidir. Bu durum, sözleşmeli iş ilişkisini ve istihdam süresini esas alırken zamansal boyutun ölçülmesinde kilit rol almaktadır.

• Örgütsel Boyut: İşçilerin, iş üzerindeki bireysel veya toplu kontrolü çalışma koşulları, çalışma zamanı, vardiya ve çizelgeler, iş yükü ve yoğunluğu, ödeme, sağlık ve güvenlik koşullarındaki yetersizlikler.

• İktisadi Boyut: Yeterli ödeme ve ücret artışının olmaması.

• Sosyal Boyut: Adil olmayan işten çıkarmaya, ayrım veya geleneksel koruma önlemlerinin olmaması, sağlığı, iş kazalarını ve işsizlik sigortasını içeren sosyal güvenlik ödemelerine, faydalarına ulaşan sosyal bir koruma sisteminin olmamasıdır.

Bu noktada güvencesiz istihdam kavramından salt iş güvenliği veya iş güvencesinin olmaması anlamı çıkarılmamalıdır. Yukarıdaki tanımlamada da görüldüğü gibi güvencesiz istihdam, çalışma yaşamında çalışanlar için olmazsa olmaz olarak adlandırılabilecek iktisadi ve sosyal hakların ortadan kalktığı veya kaldırılmaya çalışıldığı istihdam koşullarını tanımlayan bir üst kavramsallaştırma olarak değerlendirilmelidir. Diğer bir ifadeyle güvencesiz istihdam farklı bileşenlerin toplam etkisidir. Güvencesiz istihdam koşulları, istihdam edilme durumu içinde birçok olumsuz sonucu ortaya çıkarırken, sözü edilen olumsuz durumların bir sonraki aşaması işsiz kalmaktır.

Talep Kontrol Modeli ve “İş Gerilimi” Kavramı

Karasek ve Theorel tarafından geliştirilen İş Talep Kontrol Modeli ve bununla bağlantılı iş geriliminin, standart istihdam koşullarının henüz dönüşüme uğramaya başladığı döneme ait olduğu belirtilir. İş gerilimi kavramı iş örgütlenmesiyle bağlantılı, ücretli iş ve sağlık sorunlarına, işyeri seviyesinde odaklanır. Modele göre iş geriliminin çalışma ortamında iki ana boyutu vardır. Bu iki ana boyut psikolojik talepler ve kontroldür. İşçilerden yüksek taleplerde bulunulmasına rağmen işçilerin iş üzerindeki kontrolleri düşükse, işçiler iş gerilimine maruz kalmaktadırlar. Talep Kontrol Modeli’nin özü kısaca budur. İşçinin karar verme becerisini belirleyen yetki ve işçi tarafından işte kullanılan becerilerin genişliği olarak, ifade edilen iki bileşen iş kontrolünün bileşenleri olarak adlandırılır.

Yapılan araştırmalar sonucunda, iş geriliminin yorgunluk, depresyon, düşük iş memnuniyeti ve kardiyo vasküler hastalıkların da içinde olduğu stres bağlantılı hastalıklara neden olduğu ortaya çıkmıştır.

Lewchuk ve diğerleri İş Talep Kontrol Modeli’nin; istihdamın kendisine ilişkin sorunları görmediğini, sorunları işyeri merkezli bir bakış açısıyla çözmeye çalışmasından dolayı sorunlu olduğunu vurgulamaktadır. İstihdam edilme ve sağlık arasındaki ilişkinin önemsenmemesi, insanların ne şekilde istihdam ilişkisine girdikleri ve istihdam edilmeyi devam ettirmek için nasıl bir çaba içinde olduklarının görmezden gelinmesi, ayrıca işin süresinin ve iş şartlarının çalışanlar tarafından nasıl müzakere edildiğine değinilmemesi Talep Kontrol Modeli’nin eksikleri olarak sıralanır. Güvencesiz istihdamın sağlık üzerinde yarattığı etkiyi anlamak için istihdam ilişkisinin kendisine yeniden odaklanılmasının gerekli olduğu vurgulanır.

Standart istihdam modelinde işyerinde sendikanın olması önemlidir. Sendikanın oluşu işçilerin yaptıkları iş üzerindeki kontrollerinin göreceli olarak daha fazla olmasını sağlar. Ayrıca kıdem haklarında, ücretlerin belirlenmesinde ve sosyal yardımların düzenlenmesinde işçilerin daha çok söz sahibi olması koşulları daha güvenceli hale getirir. Fakat güvencesiz istihdam koşullarında; yukarıda sözü edilen hakların çoğunun olmaması, olumsuz çalışma ve kötü sağlık koşullarına yol açar.

İstihdam Gerilimi Modeli, İş Talep Kontrolü Modeli’nin yetersizlikleri dolayısıyla kavramsallaştırılmıştır. İstihdam Gerilimi Modeli, istihdam ilişkisinin tamamına odaklanır ve bu nedenle de daha bütünsel bir bakış açısı sağladığı için önemli görülür. İstihdam Gerilimi Modeli’nin üretim ilişkileri temelli bir çözümleme için daha uygun bir kavramsal çerçeve sunduğu belirtilebilir.

İstihdam Gerilimi Modeli

İstihdam Gerilimi Modeli’nde işçinin herhangi bir işyerine bağlı kalmaksızın, güvencesiz istihdam koşulları nedeniyle istihdam ilişkisinin bütününde çeşitli risklerle karşı karşıya kaldığı varsayılır. İstihdam güvensizliğinin işçilerin sağlığını her geçen gün daha fazla etkilemesi, İstihdam Gerilimi Modeli’nin kavramsallaştırılma noktası olarak ifade edilmektedir.

Lewchuk ve diğerleri 20032006 yılları arasında kaleme aldıkları makalelerde İstihdam Gerilimi Modeli’ni farklı başlıklar altında fakat benzer içeriklere sahip kavramlarla ele almışlardır. Konuya ilişkin yapılan en son değerlendirme temel alındığında istihdam gerilimin dört bileşeni olduğu ifade edilir. Bunlar; İstihdam İlişkisi, İstihdam İlişkisi İş yükü, İstihdam İlişkisi Desteği, Hane Halkı Güvensizliği’dir.

İstihdam ilişkisi belirsizliği, istihdamın geriliminin kontrol boyutunu oluşturmaktadır. Yani işe ulaşma üzerindeki kontrol; işin nerede gerçekleştirildiği, çalışma çizelgesi, çalışma süresi ve çalışma koşullarının belirlenmesi gibi değişkenlerden oluşur. İstihdam belirsizliği, kazanç belirsizliği ve çalışma programı belirsizliği istihdam ilişkisi belirsizliğinin üç bileşenidir.

İstihdam ilişkisi iş yükü, iş geriliminin çaba boyutunu oluşturur. Bu çaba; birden fazla işyerinde çalışmak ve farklı işverenlerden gelen farklı talepleri karşılamak için verileni belirtir. Güvencesiz istihdam koşullarında çalışan işçiler, birden çok işte çalışmak zorunda oldukları için farklı işyerlerinde farklı iş arkadaşları, farklı üst denetçilerle düzenli bir şekilde iletişim kurmak zorunda kalırlar.

İşçilerin sürekli olarak tavırları ve performansları değerlendirilir, bu da işçilerin işe devam etmeleri açısından üzerlerinde baskı oluşturur. İşçiler içinde bulundukları ilişkisinin geçici doğasından dolayı işverenleri ve iş arkadaşları tarafından uygulanan ayrımcılık ve tacizle daha fazla karşılaşabilirler.

Güvencesiz istihdam koşullarında çalışan işçiler için işe devam etmenin belirsizlik derecesi yüksek olduğundan bu, istihdam ilişkisi desteğini etkileyecektir. İstihdam ilişkisi desteği; mesleki destekle, işçinin stres altında olduğu zamanda işçiye yardım edilip edilmemesiyle, sendikanın varlığıyla ve sendikanın işçilere yeterli desteği sağlayıp sağlayamamasıyla ilgilidir.

Hane halkı güvensizliğinde; güvencesiz istihdam edilme sonucunda ortaya çıkan sorunlar yalnızca çalışan kişiyi değil, aynı zamanda söz konusu işçiye bağlı olan hane halkını da etkilemektedir. Güvencesiz istihdamın hane halkını nasıl etkilediğini anlamak için geliştirilen hane halkı güvencesizliği kavramı; işçilerin bireysel ve hane halkı geliriyle, hane halkında 18 yaşından küçük çocukların olup olmadığı konusuna yoğunlaşır.